Kurban bayramı geldi, beraberinde “Nerede o eski bayramlar…” tayfası da geldi. Teknolojinin gelişimi bir bakımdan bu tatillerde ne yaptığımızı da etkilemeye başladı. Doğal olarak eski bayramlarda olduğu gibi, özellikle ikinci gün ve sonrasında ailecek televizyondaki aile filmleri izleme gibi kavramlar yavaş yavaş yok oluyor. Film isteyen gidiyor Netflix’te takılıyor. Oyunlarla büyüyen neslin ne yapacağı zaten belli, gidip oyun oynayacak. Ama şu sıralar bayramın da etkisiyle yaz tatili moduna iyice girmeye başladık. Havalar da gitgide ısınıyor, aileler yazlıklara kaçıyor, yazlığında interneti olmayanlar kara kara düşünüyor “Ne yapacağım ben?..” diye. İster yaz okulunun açılmasını bekleyenlerden olun, ister yazlıkçı tayfadan, isterse de cidden yüzlerce oyun arasından ne oynayacağını bilmeyenlerden olun. Sizler için tıpkı bu yılbaşında yaptığımız gibi bir liste hazırladık, bu sefer de bayram tatili bahanemiz oldu.
Liste kabarık olmasa da birçok türe değiniyoruz. Hatta internetsiz yazlığa gidecek ekibi düşünerek çevrimdışı, tek kişilik oyunları ağırlıklı tuttuk. Ama arkadaşları hazır olanları da ihmal etmedik. Ayrıca yer alan oyunlar elbette şu sıralar pek gündemde yer almayan oyunlar.
Euro Truck Simulator 2 gerçekten de oyun dünyasında yeri büyük olan bir yapım. Hatta çoğu oyuncu “Ya tır sürmenin nesi zevkli?” deyip yüzlerce saat harcamıştır. Ancak kabul edelim ki bir yerden sonra oyun sıkıyor. Çünkü özellikle tek kayıt dosyasında yüzlerce saat harcayınca haritayı büyük ölçüde biliyor oluyorsunuz. ETS 2 zaten birkaç yılda bir kez yeni kayıt dosyası açıp oynanacak bir oyun, bildiğimiz haritayı tekrar gezmenin anlamı var mı?
Bu yüzden biz de ETS 2’nin kuzeni American Truck Simulator‘ı öneriyoruz. Temel düzeyde iki oyunun da mekanikleri neredeyse aynı tabii ki. Ancak bu sefer daha farklı yerleri geziyoruz. ABD gerçekten oyuna güzel yansıtılmış. Gidip de Romanya’nın köylerini dolaşmak yerine bi Kaliforniya-Texas yolculuğu yapmak, eyaletlerin konumlarını öğrenmek biraz daha ilgi çekici olur.
LEGO’larla haşır neşir olmadan geçen çocukluk, çocukluk değildir elbette. Hatta koca koca insanlar bile LEGO setleri alıp tamamlıyor. Yadırgamak için söylemiyoruz elbette, bu setler bir bakımdan üç boyutlu puzzle. Ama gerçek şu ki herkesin LEGO sevgisi çok küçük yaşlarda başlıyor.
LEGO marka olarak çok geniş bir kitleye hitap ettiğini zaten biliyor. Filmler, diziler bir kenara, onlarca yıldır bilgisayar oyunu da yapıyorlar. Bu oyunların aslında hepsi başlığımıza uyuyor, aklınızı çeldiysek gidip göz atın mutlaka. Ama 2014 yapımı “LEGO Filmi“, dolayısıyla oyununun yeri bir başka. Hikaye ne süper kahraman odaklı ne de popüler bir seriyi ele alıyor. Orijinal bir hikaye, fakat konuk olarak Batman’i de var Voldemort’u da, bu yüzden fazlasıyla eğlenceli. Filmin oyunu da tam olarak aslında filmi anlatıyor. Filmi izlemediyseniz bile oyununu oynayabilirsiniz, hatta oyununuz bitince hem oyun oynamış hem de film izlemiş olursunuz.
Daha önce LEGO oyunları oynamadıysanız da güzel bir başlangıç olur. Her bölümü eksiksiz tamamlamak, bütün toplanabilir eşyaları toplamak, tüm karakterlerin kilidini açmak oyundan oyuna yaklaşık 6-8 saat alıyor. Fakat bir LEGO oyununu %100 tamamlamanın verdiği haz, çevrim içi rekabetçi bir oyunda üst düzey kabul edilen bir dereceye ulaşmakla bence kıyaslanır. Zamanınız varsa böyle bir deneyimi bayram tatili içerisinde deneyin deriz.
Arstotzka isimli hayali bir ülkede gümrük memuru olarak işe giriyoruz. Ailemizi geçindirmek için başladığımız gümrük memurluğu bir anda devleti koruma işine dönüşüyor, ama öyle böyle değil. Önce pasaport kontrolü gibi sıradan, rutin işlerle başlıyoruz. Fazla basit gelmesin, bazen en küçük detayı bile değiştirip sizi kandırmaya çalışıyorlar. Bu yüzden kontrol sırasında rehberi yanınızda tutun, hatta yeni kontrol kıstasları gelince ezberleyin. Tam pasaport kontrolü işini çözmüşken bu sefer gelişen olaylar sonucunda X-Ray taraması yapmaya başlıyorsunuz. “Şükür, buna da alıştık” diyorsunuz, bu sefer de pasaporta ek geçiş izni, çalışma izni gibi şeyler çıkıyor. Bir yandan hızlı da olmalısınız, ücretiniz kontrol ettiğiniz kişi sayısına göre veriliyor. Evde çoluk çocuk var malum, ısınma parasını veya kirayı ödemezlik yapmak da olmaz.
Papers, Please sadece belge kontrolü yaptığımız bir oyun da değil aslında. Tercihlerin hikayeyi etkilediği türden oyunlardan bir tanesi. Oyunda tam olarak 20 farklı son yer alıyor. Başlıkta distopik bir dünya olduğunu söyledik zaten ama şöyle bir bilgi de verelim: bu 20 farklı sondan sadece 3 tanesi iyi sayılabilecek düzeyde. Yani başarısız olmanın 17 farklı yolu var. Örneğin paranızın kalmaması da bir son, rüşvet alırken yakalanmanız da ayrı bir son.
Zamanında çok dikkat çeken bir yapımdı Papers, Please. İlk defa duyduysanız veya sürekli oynamayı ertelediyseniz boş kafayla oynamak gerektiği için güzel bir zaman gibi duruyor. Hatta oyunun hikayesini değil de mantığını anlatan bir kısa filmi de mevcut, aşağıdan izleyebilirsiniz.
Latince bir deyiş vardır: Memento Mori. Fani olduğunu, ölümünü hatırla demektir. Hepimiz elbet bir gün öleceğiz ve bu bir “an”da gerçekleşecek. Çünkü ölüm kavramı zamanı kapsamaz, bir anda oluverir. Return of the Obra Dinn’de de ölümü hatırlıyoruz, çok şükür ki kendimizinkini değil.
1802 yılında Obra Dinn adındaki bir ticaret gemisi Londra’dan Orient’e doğru yola çıkar. Fakat aradan altı ay geçmesine rağmen gemi Orient’e varmaz. Doğal olarak geminin kaybolduğu varsayılır. Ancak günümüz dünyasında hala olduğu gibi bu kayıp gemiler bir süre sonra karaya vurur. Obra Dinn’in karaya vurması beş yıl sonra gerçekleşir.
Çalıştığımız sigorta şirketi, geminin karaya vurduğu gün bize bir görev verir: Fazlasıyla hasar almış, hiç canlılık belirtisi göstermeyen bu gemide neler yaşandı? Gemiye ait bilgilerin yer aldığı defterimizle birlikte gemiye ulaşırız. Kim vardı, görevi neydi, ismi neydi gibi bilgiler yer alıyor bu defterde. Sonradan düşününce “Bunu nasıl bulmuşuz?” desem de geminin son seferinde yolculuk yapan bir ressamın gemideki insanları, olayları çizdiği resimler de defterimizde yer alıyor. Yani isimlerle resimdeki herkesi eşleştirebilecek bilgilere sahibiz.
Bu defterin yanında bir de özel bir cep saatimiz bize eşlik ediyor. Bu saat bildiğimiz bir saat gibi değil. Ölümü hatırlatan bir saat. Geminin çeşitli yerlerinde bulduğumuz ceset kalıntılarını kullanarak bu saati çalıştırıyoruz. Ardından saat bize o cesedin ölüm anını hatırlatıyor. Tekrar belirtiyorum, anıyı değil “an”ı. O kişinin öldüğü o an gemide ne oluyordu? O kişi tam olarak nasıl öldü? Saat bizi tam o ana ışınlıyor, zaman durmuş ve o kişinin son nefesini verdiği o ana gidiyoruz. Ayrıca o andan birkaç saniye önce dönen konuşmalar da sadece ses (ve yazı) olarak da bize aktarılıyor. İşte, tam olarak böyle buluyoruz gemideki herkesin bilgisini, onları bekleyen kaderlerini.
Abarttığımı düşünseniz de bir yerden sonra kağıt-kalem ihtiyacı hissedebilirsiniz, o konuda ciddiyim. Tam olarak böyle kafa yormalık cinsten bir oyun Obra Dinn. Aynı zamanda Papers, Please ile geliştiricisi aynı.
İşletmeleri konu alan simülasyon oyunları oldukça hassas ayarlanmalı. Oynayana hem işlerini nasıl idare ettiklerini hissettirmeli hem de buna göre ödüllendirici veya cezalandırıcı olmalı. Sunduğu içerikse zaten çok geniş olmalı, buna değinmiyoruz bile. İşte böyle hissettiren nadir oyunlardan bir tanesi Two Point Hospital.
Adından da anlayacağımız gibi oyunda bir hastanenin yönetim işlerinden sorumluyuz. Yeni klinikler açıp yeni personeller, doktorlar bulmamız gerekiyor. Aynı zamanda hastaların memnun ve mutlu olduğuna da emin olmamız lazım. Yani işler biraz karmaşık gibi görünse de oyun bölüm bölüm ilerlediği için kolayca kapıyoruz işleri.
Oyundan tamamıyla keyif almak için biraz İngilizce lazım maalesef, belki her oyuncuya hitap etmez. Hastalıkların, tedavi süreçlerinin komik isimleri oyunu eğlenceli yapan faktörlerin başında geliyor. Örneğin “Light headed“ın dilimizdeki karşılığı başı dönen kimse demektir. Fakat oyunumuz bunu gerçek anlam olarak kabul etmiş ve başı dönen bu insanların kafasına lamba (light) koymuş. Tedavisi de oldukça düz mantık: Lambayı çıkart, normal kafa yerleştir. Başka bir hastalık ise Mock Star. Bu hastalar kendilerini bir rock yıldızı zanneder, fakat bir taklitçiden öteye gidemezler. Tedavileri ise psikiyatri servisinde yapılır. Mock Star‘ların Freddie Mercury kılığında olması da işin komik tarafı.
PAYDAY 2 geliştiricileri bir ara oyunu beleşe dağıtmak gibi bir hastalığa yakalanmıştı. Çoğu zaman da kafaları atıp oyunu sakızdan ucuza satarlar. Öyle ya da böyle oyun birçok kişinin kütüphanesinde yer alır. Fakat birçok kişi PAYDAY 2’nin üstünde pek durmaz. Eğer bu bayram tatili boyunca arkadaşlarınızla aksiyon ve hırsızlık temalı bir oyun düşünüyorsanız buyurun deneyin.
PAYDAY 2, suç üstü yakalanana kadar gizlilik temelli bir soygun oyunu. Fakat herhangi biri sizi ihbar ettiği an soygun+aksiyona dönüşüyor bir anda. Ardı arkası gelmeyen polisler ve SWAT’lar bir anda Battlefield dünyasına götürüyor oyuncuyu. Bazı soygunlar var ki yakalanmadan bitirmek neredeyse imkansız. Bir şekilde bu aksiyonu tadabilirsiniz oyun boyunca. Bunun dışında bazı soygunlar ve görevler de var ki yakalanmadan, kimseye görünmeden yapmak isteyeceğiniz cinsten. Oyun tek kişilik de oynanıyor elbette, fakat bot yerine güvenebileceğiniz, iletişim kurabileceğiniz arkadaşlarınız varken “Bu soygunu daha da hızlı yapabiliriz.” gibi planlar çıkıyor görev bitince.
Basit, poligon grafiklere sahip olan Human Fall Flat de ekibinizle veya tek başınıza oynayabileceğiniz oyunlardan bir tanesi. Küçük ama tatlı hikayesi sürükleyici, bazı bölümleri de zorlayıcı olabiliyor. Oyunun çevrim içi modunda da farklı farklı bulmacalar sizleri bekliyor. Konusu ve oynanışını göz önüne aldığımız zaman her türden insana hitap eden bir oyun. Böylece oyunlarla haşır neşir olmayan arkadaşlarınızı da belki oynamaya ikna edebilirsiniz.
Listeyi elbette sakız gibi uzattıkça uzatabiliriz, fakat girişte dediğimiz gibi pek gündemde olmayan nispeten küçük yapımları ele aldık. Bayram tatili uzun, belki bu listedeki oyunlar size az bile gelebilir.
Fikirlerinizi ve görüşlerinizi görmek isteriz. Gözümüzden kaçan yapımlar olduğunu düşünüyorsanız çekinmeyin, yorumlarla dürtün bize. Bu kısma kadar okuyan okumayan herkesin Esportimes ailesi olarak Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimizle kutlarız! İyi tatiller ve iyi eğlenceler!
The Elder Scolls V: Skyrim oyun tarihinin gördüğü en deli fan kitlesine sahip oyunlardan biri.…
Geliştirici stüdyo Bethesda Softworks’ün dünya üzerinde bulunan tüm konsollara, bilgisayarlara ve mobil platformlara port ettiği…
Coffee Stain Studios’un geliştirdiği ve yıllardır erken erişim halinde Steam üzerinden satılan oyunu Satisfactory, resmi…
Astrobot markası, bir önceki konsol olan PlayStation 4’te olduğu gibi PlayStation 5 için de bulmaca…
Özellikle Türk oyun severler tarafından oldukça saygı duyulan oyun firmalarından olan CD Project Red, 2015…
Aylarca hatta bazı oyun severler için yıllarca süren mistik bekleyişten sonra sonunda Sony PlayStation 5…