Merhaba, sevgili okurlar. Bu yazımızda henüz birkaç hafta önce erken erişim olarak sadece PC platformunda yayınlanmış olan Clunky Hero oyununu inceleyeceğiz. Oyun aslen 2 boyutlu bir platform aksiyon – macera oyunu. Bağımsız bir stüdyo tarafından geliştirilen oyunda, genel anlamda bağımsız yapımların sahip çoğu özellik barınıyor. Aslında sadece bu cümle bile oyunu özetlemeye yetiyor. Çünkü tam anlamıyla bir bağımsız oyundan ne bekliyorsanız, oyun size sadece onları veriyor. Bazı konularda çok iyi bir tempo tutturmuş. Ancak bazı detayları ise baya boşlamış durumda.
Oyunun hikayesinden de kısaca bahsetmem gerekirse; Clunky Hero, mizahsen diliyle ve son derece basit hikayesiyle bir yaratığın, eşimizi kaçırması sonucunda onu kurtarmamıza kadarki zamanı kapsayan bir hikayeye sahip. Yan hikayelerle ve “farklı” olarak tanımlayabileceğimiz karakterlerle bu hikaye zenginleştirilmiş. Ayrıca karakterimizin birçok yapay zeka ile acayip diyaloglara girmesi de oyunu sıkmadan devam ettirmemize yardımcı bir nitelik taşımış. Oyundan olabildiğince kısa bahsettiğimize göre şimdi tüm detaylarıyla Clunky Hero’yu incelemeye başlayalım.
Girişte de kısaca bahsettiğim hikaye aslında oyunun tamamını özetlemeye yetiyor. Köylülerin adını söylemeye bile korktuğu bir canavar bizim eşimizi kaçırıyor. Biz de onu o yaratıktan kurtarmak için hiçbir gücümüz olmamasına rağmen bir yolculuğa çıkıyoruz. Yol boyunca birçok farklı karakter ile karşılaşıyoruz. Bazılarından yan görevler alırken bazılarının sadece o yaratığa kaptırdığı yakınlarının hikayelerini vs. dinliyoruz. Bu tanıştığımız yapay zekalar bazen gerçekten oyunun mizahi havasını arşa çıkarabiliyor. Yani kendi türünü “komedi” olarak belirlemiş oyunlarda mimik bile oynatmazken bu oyundaki çoğu konuşmada gerçekten tebessüm ettim.
Mizahi hava demişken, Clunky Hero baya baya kara mizah ögelerini de merkezinde tutan bir oyun. Yani aslında uzun zamandır benim hayalini kurduğum mizah ögeleriyle bezenmiş harikulade bir mizah anlayışı var. Bu noktaya değinmemin sebebi ise son yıllarda resmen mitoz bölünüyormuşçasına türeyen ve kendilerini “social justice warrior” (SJW) olarak tanımlayan kitle. Bu kitle tüm dünyayı öyle bir etkisi altına aldı ki artık kara mizah dediğimiz olgu neredeyse yok olma seviyesine geldi. Bu yüzden korkmadan kaliteli mizah yaptıkları için Clunky Hero’nun geliştiricilerini tebrik ediyorum.
Mizahsen detaylardan bahsederken oyuna adını vermiş olan ana karakterimizin durmadan 4. duvarı yıkması da ayrı bir hoş olmuş açıkçası. Örneğin bir handa tanıştığı kadından görev alırken “Galiba şu anda yan görev alıyorum…” tarzı cümleler kurması son derece sevindirici detaylardan biriydi. Sanırım hikayeyle ilgili söyleyebileceğim şeyler tamamen bunlardan ibaret. Yapımcı ekip tamamen komik diyaloglar yazıp, kendi içinde başlayıp biten bir hikaye oluşturmuşlar. Ben bu tarz basit ve kısa hikayeleri özlediğimi fark ettiğim için pek bir sıkıntı çekmedim. Ama bir bağımsız yapımdan Hotline Miami manyaklığında şeyler bekliyorsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
Tek cümlede özetlersek, oynanış konusunda Clunky Hero hikayesinin aksine pek de iç açıcı değil maalesef. Bunun sebepleri ise tam anlamıyla oyunun yavan hissettirmesinden dolayı diyebilirim. Mekanikler ve karakterimiz oyun ilerledikçe gelişiyor. Sürekli yeni silahlar ve ekipmanlar ediniyoruz. Karakterimizin can değeri ve birkaç özelliği daha değişime uğruyor. Bunlar güzel farklılıklar gibi görünse de işin aslı öyle değil. Yeni silahlar kazanıyorsunuz. Ama her gelen silahla birlikte oyunda “hit box” sorunları olduğunu daha net fark ediyorsunuz. Karakterimiz gelişiyor. Ancak bu gelişimlerle birlikte neredeyse ölümsüz oluyorsunuz. Bunun sonucunda da oyun çok hızlı bayıklaşıyor.
Diğer yandan düşman olarak karşımıza çıkan yaratıklar neredeyse her zaman saldırmaktansa sadece sizin tarafınızdan ölmeyi bekliyor. Yani düşünün hem aşırı yüksek bir can değeriniz var hem de karşınızdaki düşmanlar ağaç gibi karşınızda dikiliyor. Nadiren saldırmaya yelteniyorlar. O zaman da geriye doğru bir adım atmanız kurtulmanız için yetiyor. Bunu şu şekilde de düşünebiliriz: Dark Souls oynuyorsunuz. Serinin hangi oyunu olduğu hiç fark etmez. Tek yaptığınız önünüze çıkan tüm düşmanları durmadan ezip geçmek. Resmen o oyundaki en güçlü bölüm sonu canavarı gibisiniz. Böyle bir Dark Souls oyunu oynamak ister miydiniz? Açıkçası ben istemezdim. Çünkü zaten Soulslike türündeki oyunların harikulade olmasının asıl sebebi oyunun zorluğundan ve muhteşem oynanış dinamiklerinden geliyor. Clunky Hero’da ise işte bu zorluk kısmı eksik.
Bunun yanında silahları kullanması da pek zevkli değil. Resmen The Elder Scrolls V: Skyrim oynuyor gibi havaya vuruyor hissi alıyorsunuz. Savaş esnasında vurduğunuzu ya da vurulduğunuzu hissettiren iki detay var. Birincisi hasar alan karakterden çıkan ses, ikincisi ise yine hasar aldığınızda veya verdiğinizde ekranın sağa sola sallanması. Bu sallanma olayı o kadar mide bulandırıcı ki. Oyunu 1 saat aralıklarla mola vererek oynamam gerekti. Hem göz yoruyor hem de mideme hiç iyi anılar bırakmıyordu. Bir süre sonra artık zorunda kalmadıkça mecburen savaştan kaçmak zorunda kaldım. Bölüm sonu canavarları haricinde çok bir savaş alanı yaratmadım. Bunun bir sonucu olarak da oyunu son derece hızlı bir şekilde bitirdiğimi söyleyebilirim.
Düşmanlar konusunda takıldığım bir diğer detay ise durdukları yerler. F.I.S.T.: Forged In The Shadow Torch incelemesinde bahsettiğim hata bu oyunda da mevcut maalesef (Bu arada F.I.S.T. için yazdığım inceleme yazısına da buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.). Peki nedir bu hata? Düşmanların, geliştirici ekip tarafından belirli bir alanda volta atmasını sağlaması. Herhangi bir yaşama belirtisi olmadan, tamamen bizim görünce yapay olduklarını fark ettiğimiz beyni olmayan kodlardan ibaret gibi görünmeleri. Karakterimizi görünce bir tepki vermeleri veya en azından bizim, onların neden orada olduklarını anlamamıza yardımcı olmasını beklememize rağmen herhangi bir yanıt alamamamıza sebep olan saçma bir oyun dizaynı seçimi. 2000’lerin başından itibaren bu tarz içerikleri geride bırakan oyun sektöründe tekrardan bu tarz saçmalıkları görmek pek de hoş değil.
Geldik incelemenin son bölümü olan teknik kısımlara. Bu noktada bir ikileme düştüğümü itiraf etmeliyim. Oyun bir bağımsız yapım, aynı zamanda da erken erişimde olduğu için aslında içerisinde bulunan tonla sorunun büyük çoğunluğunu kabul etmek durumunda kalıyorum. Ancak yine de tüm sorunların üzerinden geçmek istediğim için teknik kısımları “erken erişim için kabul edilebilir hatalar” ve “erken erişim için kabul edilemez hatalar” olarak ikiye ayırıyorum. Sorunlara geçmeden önce ise söylemek istediğim birkaç şey var. Öncelikle grafikler çok tatlı. Ana karakterimizden tutun oyundaki orman canlılarına vs. hepsi son derece içine çekiyor. Pek kaliteli durmuyor. Ancak geliştiriciler bağımsız olduğu için burada grafikler neden AAA kalitede değil diye sızlanacak değilim.
Müzikleri tam anlamıyla bir peri masalındaymış hissi veriyor. Atmosferi gayet açık tonlarda ve insanın oynama şevkini destekliyor. Diğer yandan oyunun sesleri müzikleri kadar başarılı değil. Olumsuz bir cümle de kurduğuma göre şimdi sorunları irdelemeye geçebiliriz.
İlk olarak oyunu uzun süre durdurulmuş halde bırakıp daha sonra tekrardan açtığımda, genellikle kısa süreli donmalarla karşılaştım. Bununla beraber oyundaki bazı düşman tiplerinde ve platform kısımlarını zorlaştırmak için koyulan çivi tarzı aniden beliren nesnelerin de seslerinde inanılmaz derecede kaymalar söz konusu. Son olarak bir defa açılmaya çalışırken çöktü. Ancak bunlar çok büyük sorunlar olmadığı ve oynanışı sekteye uğratmadığı için erken erişimin sonunda düzeltileceğini umuyorum. Zaten geliştirici stüdyonun, oyunun giriş ekranına bıraktığı notta da sorunları törpüleyecekleri uzun bir yazı halinde açıklanmıştı.
Oyunda yer yön kavramı haritalar dışında gelişmiş başka bir sistem kullanmadığı için ve oyun dizaynı gerçekten çok kötü bir şekilde sisteme döküldüğü için yolumu bulmam bazen dakikalar alıyordu. Bazı kaplamalar sanki 2000’lerden kalma gibi duruyor. Partikül efektleri grafiklerle hiç uyuşmayacak bir biçimde seçilmiş. Göze son derece eğreti geliyor.
Sonuç olarak Clunky Hero; komik bir hikaye sunan, kötü bir oynanışa sahip, bazı yönleri eksik ve kendini öne çıkarmak için neredeyse hiç bir özelliğe sahip değil. Ancak oyunu sinirlenmeden, sadece bazı yerlerinde gerçekten sıkılarak ilerleyişimi sürdürmeyi başardım. Bu yüzden benim Clunky Hero’ya puanım…
The Elder Scolls V: Skyrim oyun tarihinin gördüğü en deli fan kitlesine sahip oyunlardan biri.…
Geliştirici stüdyo Bethesda Softworks’ün dünya üzerinde bulunan tüm konsollara, bilgisayarlara ve mobil platformlara port ettiği…
Coffee Stain Studios’un geliştirdiği ve yıllardır erken erişim halinde Steam üzerinden satılan oyunu Satisfactory, resmi…
Astrobot markası, bir önceki konsol olan PlayStation 4’te olduğu gibi PlayStation 5 için de bulmaca…
Özellikle Türk oyun severler tarafından oldukça saygı duyulan oyun firmalarından olan CD Project Red, 2015…
Aylarca hatta bazı oyun severler için yıllarca süren mistik bekleyişten sonra sonunda Sony PlayStation 5…