Emektar Bir Böceğin Hayatı: Cockroach Simulator

Oyuncular her ne kadar büyük bütçeli, geniş kitlelere sahip ve sürekli gelişen oyunlardan vazgeçemese de bağımsız yapımcılara ait küçük oyunlar her zaman oyun platformlarında kendine yer bulmuştur. İşte o oyunlardan bir tane daha… Cockroach Simulator!

Türkçe’ye hamam böceği simülasyonu olarak çevirebileceğimiz bu oyunda ya insan, ya da hamam böceği olarak oynuyorsunuz. Oyun mekânı bir evin mutfağında geçmekte. Düşünebileceğiniz gibi burası insan olan karakterin evi. Oyun şekil olarak; daha önce görmenizin muhtemel olduğu Who’s your daddy? oyununa benzemekte. Yine küçük bir mekânda geçen sorunları engellemek veya bu sorunu çıkarmayı üzerine kurulmuş bir “challenge” diyebiliriz…

Oyuna gelecek olursak; aksi bir adam/kadının mutfağında yavru yumurtalarıyla bir ya da sayınıza göre birkaç hamam böceğinin, mutfakta buldukları kırıntıları yedikçe gelişmesi ve çoğalması, insan olan tarafınsa etraftan bulduğu eşyalardan yararlanarak buna engel olması diyebiliriz. Etraftaki çekmeceleri açıp içlerinden çıkan eşyaları böceğe fırlatabilir, böcek spreyini böceğe sıkabilirsiniz. Aynı zamanda çeşmeyi açarak, ocağı yakarak da böceğe zorluklar çıkarabilirsiniz.

Diğer taraftan bakarsak tek bir böcekseniz işiniz oldukça zor. Zira zaten tek bir spawn bölgesi var ve oyunun başından beri yeniden doğdukça orada spawn oluyorsunuz. Bu durumda direkt olarak insan karakterin gözünün önünde oyuna başlıyor ve ondan kaçmakta bir hayli zorlanabiliyorsunuz. Fakat oyuna ikiden fazla arkadaşla girdiyseniz insan karakter bir böcekle uğraşırken o sırada siz gözden kaybolabiliyorsunuz.

Kendim oynarken bunu başaramasam da oyunun videolarından izlediğim kadarıyla ölmeyip kırıntıları yiyebildikten bir süre sonra hamam böceğine kanat ekleniyor ve uçabilmeye başlıyor. Ne kadar isminde “simülatör” geçse de buradan oyunun gerçeğe aykırı bir yön takınarak aslında gerçekçilik amacı gütmediğini görebiliyoruz. Aslında bunu görmek için bu yönden bakmamıza çok da gerek yok. Kim böcek olmayı gerçekten bize yaşatmak istesin ki? “Eğlen-geç, daha çok oyun yapabilmem için bana para ver.” mantığıyla yaratılmış bir oyun olduğunu düşünebiliriz.

Oyun büyük oranda eşyaların da kullanılması üzerinden gittiğine göre bu noktada da bir eleştiri yapabilirim diye düşünüyorum. Zira eşyalar mekânın büyüklüğüne göre gayet yeterli derecede konulmuşsa da kullanım açısından beni pek tatmin etmedi. Tabak çanak ne varsa sonsuz kere fırlatabiliyoruz. Bence attığımız bir tabak kırılsaydı oyunun o challenge havası daha da gelişirdi. Ayrıca radyo meselesi var ki beni hiç tatmin etmedi. Arkada çalan müziği, radyoya basarak değiştirebiliyoruz eyvallah. Ama bu özelliği getiriyorsan az paraya kıyıp, hiç olmadı küçük bir müzik oluşturup (bu artık çok kolay arkadaşlar) radyoya koysaydın. İki üç parça üzerinden uzun süren bir oyunu götürmeye çalışmışlar. He bu noktaya takılmamın özel bir sebebi daha var. Şöyle ki; oyunda hiçbir şekilde ses düzeyini ayarlama, o da olmadı sesi açma kapama seçeneği yok. Eğer ki bilgisayardan ayarlamazsanız bu sesleri kafanıza vura vura dinlemek zorundasınız. Böyle temel bir şeyin atlanması hiç hoşuma gitmedi.

Oyuncu sayısına gelecek olursam şunu demeliyim ki Avrupa, Amerika, Asya sunucularındaki toplam aktif oyuncu sayısı kesinlikle 20’yi geçmez. Arkadaşınız olmadan girmenizi kesinlikle önermem.

Şimdi geldik oyunun fiyatına. Bu kadar eleştiriyi yaptım da şu an düşününce insafsızlık etmişim gibi de geliyor. Çünkü oyunun Steam üzerinde 2.20 TL‘lik bir fiyatı var. Ucuz bir fiyatı var. Bu fiyatı hak ediyor mu? İşte bu kısım biraz karışık diyebilirim. Eğer ki ikiden fazla kişi girecekseniz boş vakit geçirmek için güzel bir oyun. Steam’de rozet de biriktiriyorsanız 5 karttan 3’ünü düşürebilir ve diğer ikisini de satın alarak rozet kasabilirsiniz yada kartları satarak 1.50 TL’ye yakın bir para elde edebilirsiniz.