Bu yazımızda, 2019 yılında Respawn Entertainment stüdyosunun EA çatısı altında geliştirdiği Star Wars Jedi: Fallen Order‘ı inceleyeceğiz. Hazır PS5 ve Xbox Series X|S için de duyurulmuşken, halen alıcısı olan oyun hakkında oyuna onlarca saatini gömmüş biri olarak deneyimlerimi ve görüşlerimi sizlere aktarmaya çalışacağım. İlk olarak oyunumuzun ne olduğundan, ne ile ilgili olduğundan, nasıl olduğundan kısaca “Nedir bu oyun?” başlığından bahsedelim. Star Wars Jedi Fallen Order; aksiyon, macera, metroidvania, souls-like ve rol yapma türlerinin tamamını barındıran bir oyun. Muhtemelen bu kadar çeşitli oyun türlerini barındıran oyun sayısı çok azdır, çünkü her biri çok geniş içerikli türler ve birleştirilmesi ondan da zor olan türler. Bu bağlamda oyunun çorba olduğunu söylemek yanlış olmaz, çünkü geliştiriciler oyunda aklınıza gelen tüm oyun elementlerini birleştirmeye çalışmış. Çorba dediysem yanlış anlamayın, bu çorba gerçekten içmek isteyeceğiniz türden. Çünkü geliştiriciler yaptığı şeylerin çoğunu çok çok başarılı bir şekilde yerine getirmişler. Ancak bazılarını da “Aman boş ver bunlar da olmasın…” dercesine başıboş bırakmışlar. Bu kadar üstü kapalı anlattıktan sonra artık içli dışlı bahsetmeye başlayabiliriz.
Birçok tür barındırdığı için oyun çok geniş bir oynanış yelpazesine sahip. Star Wars’un vazgeçilmez mekanikleri olan ışın kılıcı ve force‘tan bahsedelim ilk önce. Işın kılıcını kullanmak oyundaki ses efektleri ve animasyonlarla gerçekten jedi hissini almanızı sağlıyor. Özellikle oyunun ortalarına doğru (Dathomir’e ne kadar erken giderseniz o kadar önce almış olursunuz.) açılan çift ışın kılıcı da yıllardır hayalini kurduğum jedi hissini doruklara çıkardı diyebilirim. Tek zayıf yanı -muhtemelen yaş kısıtlamasıyla uğraşmamak için olsa gerek- canlı formundaki düşmanları alt ettiğimiz zaman kan efekti olmamasıydı. Force güçleri oyunda ilerledikçe yavaş yavaş daha geniş biçimde kullanılmaya başlanıyor. Örneğin ilk başta sadece etraftaki hareket eden her şeyi yavaşlatma gücümüz varken sonradan düşmanı kendinize çekip ışın kılıcıyla işini bitirme veya düşmanları itip platformdan aşağı düşürme gibi basit ama oynanışa yenilikler getiren özellikler ediniyoruz oyundaki yetenek ağacı sayesinde. Aynı zamanda bu da karakterimizin geliştiğini fark etmemizi sağlıyor. Dahası force kullanmak başlı başına aşırı eğlenceli. Ayrıca force kullanarak geçmemiz gereken bulmaca kısımları var ki onları da çözerken bir o kadar zevk aldım diyebilirim.
Uncharted tarzı çok fazla platform ögesi bulunduran oyunumuzda bu platform kısımları da geliştiricilerin elinden geldiğince girift yapılmaya çalışılmış belli ki, çünkü ben bir aksama hissetmedim platform bölümlerinde. Ancak bazılarında sürekli haritaya bakmam gerekti çünkü girift yapacağım derken aynı renk olan bazı kapalı alanlarda platformlar birbirine çok benzer olabiliyor ve insan zihni bu gereksiz şekilde birbirinin aynısı olan bazı platform bölümlerini birbirinden ayırt edememeye başlıyor. Düşmanlar oyunun ilk saatlerinde “hay düşmanın da oyunun da…” dedirtebilir. İşte souls like özellikleri burada devreye giriyor. Oyunun zorluk seviyesini siz belirliyorsunuz ancak normal zorluğun bir tık üzerinde oynayan benim için oyun zordu. Oyunda, Dark Souls oyunlarından aşina olduğumuz bonfire sistemi mevcut. Ayrıca öldükten sonra bizi öldüren düşmana hasar verip tüm tecrübe puanlarını ve canı geri alma özellikleri var. Ekstradan bu oyunda malum, bir jedi olduğumuz için force’u kullanmamızı sağlayan bir güç barımız var ve bizi öldüren düşmanlara verdiğimiz ilk hasarda güç barımızı da tekrardan doldurabiliyoruz. Ama bu oyunda bonfire’ın adı meditasyon diye çevrilmiş ve Dark Souls oyunlarında öldüğünüz yerden Soul’ları almak yerine kaybettiğiniz şeyleri almak için burada canavara vurmak gerekiyor.
Oynanışla ilgili son olarak yapay zekadan bahsedelim. Yapay zeka pek akıllı değil, siz 2-3 metre uzaklaştıktan sonra “bu jedi nereye gitti ya?” tarzı cümleler sarf edip siz olmadığınız zaman ne yapıyorlarsa onu yapmaya geri dönüyorlar. Sizi görmedikleri sürece doğal hareketleri olmuyor. Sadece yapımcının sen şuraya git dediği güzergahta volta atıyorlar. Gerçi imparatorluk askerlerinin bu kadar aptal olması hoşuma gitmiyor değil. Fakat oyun boyu bölüm sonu canavarları haricindeki tüm düşmanlar bu kadar aptal olunca oyuncuyu oyundan koparabiliyor. Sonuç olarak oynanış yapay zeka haricinde gayet başarılı ve tatmin edici.
İşte oyunun en kötü olduğu noktaya geldik. Aslında her oyunun diğer unsurlarından taviz verip de mükemmelleştirmesi gereken kısım. Yani oyunu sorunsuz oynamanızı sağlayacak kısım. Ancak gelin görün ki oyunun yapımcısı olan Respawn Entertainment stüdyosundaki geliştiriciler pek bu konu üzerinde durmamış gibi görünüyor. Muhtemelen üst firmaları olan Electronic Arts’taki yöneticilerin para odaklı çalışmaları ya da Star Wars’un oyun haklarını kaybetmemek için hızlıca bir ürün öne sürmek istemelerinden dolayı geliştiricilere yeterince süre vermemesinden kaynaklanıyor. Oyunu, bilgisayarım en yüksek ayarlarda çok rahat bir biçimde açabilmesine rağmen iki defa çöktü. Bazı noktalarda bilgisayar gücünden bağımsız şekilde FPS problemleri yaşadım ve oyun bazı noktalarda 15 FPS’e kadar düştü, o noktalardan her geçtiğimde de aynı FPS düşüşlerini yaşamaya devam ettim. Bu da oyunun iyice cilalanmadan çıktığının en büyük kanıtı maalesef. Grafikleri kesinlikle yeni nesil bir oyunun gözükmesi gereken biçimde dizayn edilmiş. Rüzgarda karakterin saçının dalgalanması, karlı alanlardaki efektler, uzaktaki manzaraların bile çok gerçekçi resmedilmesi, kostüm dizaynları, özellikle de Cere’in padawanının kostümüne bayıldım. Bazen durup sadece manzarayı seyrettiğim zamanlar bile oldu.
Şimdi sıra hikaye, olay örgüsü, sinematik anlatım ve karakterlere geldi. Hikayemiz Order 66 olayından 5 yıl sonra, Darth Vader ve Palpatine önderliğinde tüm galaksiyi fethetmeyi amaçlayan imparatorluktan kaçmayı bir şekilde başarmış iki jedi şövalyesinin içinde güce duyarlı çocukların isimlerinin olduğu holokronu imparatorluktan önce bulmaya çalışmasını konu alıyor. Sinematik anlatım olarak kilit sahneler çok başarılı aktarılmış. Hikaye dönem olarak Star Wars hayranları için çok duygusal bir yıl seçmiş ve bu hikaye ilk altı film kadar olmasa da güzel anlatılmış.
Karakterlere gelirsek… orada işler pek iyi gitmemiş anlaşılan. Ana karakterimiz olan Cal, durgun ve sakin ruhlu bir karakter, içinde nefret vs. gibi duyguları geçmişteki olaylarını hatırlamadığı sürece çok barındırmıyor. Yan karakterlere gelirsek, ilk olarak Cere baya bayağı kötü dizayn edilmiş bir karakter. Jedi ustası diyebileceğimiz, ışın kılıcı kullanabilmesi haricinde hiçbir özelliği yok. Ne bir bilgece söz ne de bir nebze umut. Cere bu sebeplerden ötürü gerçekten üzerine konuşmaya değmeyecek ve Star Wars evrenindeki diğer jedi ustalarının yanında kara leke olarak kalacak bir karakter. Diğer bir yan karakter olan pilotun adını bile hatırlamıyorum, o kadar silik bir tipti ki kendisi… Sonradan yanımıza katılan Gecenin Kız Kardeşi aralarındaki en ilginç olanı bana kalırsa. Neden diyecek olursanız; kendisinin kötü bir geçmişi var, Star Wars evrenindeki filmlerde anlatılmayan ama anlatılmaya değer bir gezegeni bize bu karakter sayesinde tanıtmış oldu yapımcılar ve Cal ile romantizm yaşıyorlar gibi bir durum söz konusu. Yani bu karakter insan olmasa da insanlığı bulabildiğimiz tek karakter diyebiliriz. Ayrıca ikinci oyun çıkarsa buradaki romantizmin nasıl şekilleneceği bence çok güzel bir merak konusu olmuş. Spoiler olmaması için bahsetmeyeceğim. Ancak tek diyebileceğim sonu eski Star Wars filmleri misali çok güzel bağlanıyor.
Oyunu oynayıp bitirenlerin okumasını önereceğim spoilerlı kısma girmiş bulunuyoruz. Öncelikle, bölüm sonu canavarlarıyla yaptığımız savaşlar biraz az açıkçası. Ben daha fazla Sith Lord’u bekliyordum, iki tane olması üzücü ama onlar da gerçekten kaliteli, üzerine düşünülmüş, sinematiklerle bezenmiş ve quicktime event‘leri olan savaşlar. Oyunun son bölümündeki Vader sekanslarını çok beğendim açıkçası ama biraz daha uzatılabilirdi bence o sahneler. En azından Vader’a bir iki kılıç darbesi savursaydık sonra Vader sanki hiçbir şey olmamış gibi gülseydi falan. Çok fazla seçenek vardı, biraz kolaya kaçmışlar gibi hissettim ancak bu da tatmin etti açıkçası, sonuçta geliştiriciler istemeseydi Vader’ı hiç göremeyebilirdik.
Bu oyun muhtemelen Star Wars: KOTOR dönemine yetişemeyen nesil için (ki ben de bu nesle dahilim) olması gereken Star Wars oyunu olmuş. Tabii ki o seviyede bir oyun değil. Ancak iki oyun da sistemsel olarak birbirine çok benziyor. Bu duruma örnek vermem gerekirse; bir padawanımız var, onun jedi olma yolundaki yaşadıklarına tanıklık ediyoruz, yavaş yavaş gücü daha iyi kullanmaya başladığını görüyor ve biz de Star Wars fanları olarak jedi olma hissi sayesinde zevkin doruklarını yaşıyoruz. Hikayesel olarak gerçekten üçüncü ve dördüncü film arasında yaşamış bir jedi hikayesi hissi veriyor, duygusal sahneleri çok başarılı. Özellikle ustamızın ölümünü görmek oyunu oynarken beni çok duygulandırmıştı.
Düşman çeşitliliği çok geniş. Star Wars Jedi: Fallen Order oynarken AT-ST ve AT-AT kesiyoruz, kestikten sonra içindeki pilot çıkıp bize ateş ediyor. Bu ve bunun gibi birçok detay var. Geliştiriciler düşmanları çok güzel tasarlamışlar. Bunun yanında oyunda farklı etkileşimlerle kullanabildiğimiz araçlar var. BD-1 isimli oyun boyu bize eşlik eden bir droid olması, onunla sürekli iletişim halinde olmamız, onunla uzay gemisindeyken ilgilenebilmemiz, duruma göre tepkiler vermesi çok hoş bir hava katmış oyunun ilerleyişine.
Sonuç olarak “Star Wars Jedi: Fallen Order” teknik kısımlarda sorunları olan ama yapmak istediği şeyleri çok iyi yapan ve aklımda uzun bir süre “Ne oyundu be…” diye yer alacak olan yapımdır.
88/100
The Elder Scolls V: Skyrim oyun tarihinin gördüğü en deli fan kitlesine sahip oyunlardan biri.…
Geliştirici stüdyo Bethesda Softworks’ün dünya üzerinde bulunan tüm konsollara, bilgisayarlara ve mobil platformlara port ettiği…
Coffee Stain Studios’un geliştirdiği ve yıllardır erken erişim halinde Steam üzerinden satılan oyunu Satisfactory, resmi…
Astrobot markası, bir önceki konsol olan PlayStation 4’te olduğu gibi PlayStation 5 için de bulmaca…
Özellikle Türk oyun severler tarafından oldukça saygı duyulan oyun firmalarından olan CD Project Red, 2015…
Aylarca hatta bazı oyun severler için yıllarca süren mistik bekleyişten sonra sonunda Sony PlayStation 5…