Parla Esports’un eski VALORANT oyuncusu İsmet “Draven” Eroğlu Twitter hesabından önemli açıklamalarda bulundu.
“AYAĞIMIN UCUNDAKİ PARLA” adında yayımladığı yazıya bir göz atalım.
Neden Bu Yazıyı Yazıyorum?
Öncelikle bu yazım PARLA’nın aslında nasıl profesyonellikten uzak, lobinin hat safhada olduğu, arkanızdan kuyu kazılan ve konuşulan, ne kadar iyi olduğunuzun değil de ne kadar yakın olduğunuzun, ne kadar az sesiniz çıkarsa o kadar iyi olarak görüldüğünüz bir yer olduğunu anlattığım bir yazı olacak. Türkiye’de hiçbir şekilde bir espor kariyeri düşünmüyorum. Bu yazıyı tamamen gerçekleri açığa çıkarmak için yazmış bulundum. Bu tarz olayları sadece ben yaşamadım. Takıma giren çıkan oyuncular da benzer durumlar yaşadı. Ben mağdur rolü oynamak için değil bir farkındalık yaratmak ve insanların gerçekten perde arkasında neler olduğunu görebilmesi adına bu yazıyı yazma kararı verdim.
Takıma dahil olmasını anlatan Draven takımda oynayan arkadaşı tarafından ısrar üzerine geldiğini ve Parla’da kariyerine başladığını söyledi.
Takıma Nasıl Dahil Oldum?
Öncelikle bilmeyenler için ben Londra’da okuyorum ve yaşıyorum. Bir gün Parla’dan teklif aldım. Türkiye’de espor kariyeri düşünmediğim için reddettim. O zaman o takımda oynayan arkadaşım tarafından ısrar üzerine bir kere tryout maçı attım ve beğenildim. Pracclar yorucu geldiği için teklifi yeniden reddettim. Birkaç gün sonra Nycto (Eski Parla Menajeri) ile görüştüm. Parla’nın çok iyi bir organizasyon olduğunu, takım sahibi Onuralp Mehmet Kurt‘un doğru düzgün bir yönetici olduğunu ve beni Türkiye’ye getirebilecek tek organizasyon olduğunu söyledi. Koç ve takım oyuncularıyla da görüştükten sonra ikna oldum. Sonrasında teklifi kabul ettim ve oynamaya başladım. Bir süre sonra takımın full-time teklifi üzerine okulumu dondurarak Türkiye’ye geldim. Maalesef ne ben ne de Nycto o zamana kadar bu insanların gerçek yüzünü görememişti.
Olayların başlangıcını anlatan profesyonel oyuncu Eski Parla Menajeri Nycto’nun takımdan çıkarılmasıyla başladığını açıkladı.
Başlangıç
Her şey Nycto’nun takımdan çıkarılmasıyla başladı. Ben taşındıktan ve pracclar başladıktan çok kısa bir süre sonra bu haberi aldık. Yine her zamanki gibi oyunculara sorulmadan kararlar alınmıştı. Ben bu haberi aldıktan sonra doğal olarak sinirlenip tepki gösterdim. Nedeni ise hem takımda ki oyunculardan koça kadar herkesi ikna edip toparlayan kişiyi hem de oyundan anlayan ve düzgün bir şekilde konuşabilen birisiydi. Kesinlikle çıkarılması bana mantıklı gelmemişti. Üstüne üstlük takımın raporunu verebilecek bir menajerimiz olmadığı için sadece koçtan bilgi alabilirlerdi. Bir kişinin eline düşmek bana hiç de mantıklı gelmemişti. Maalesef bu durum beni takımdaki son günüme kadar kovaladı. Organizasyon bize oyunla alakalı değil yönetimsel bir durum deyip konuyu kestirip attı.
Herkesin sıkça konuştuğu Bootcamp olaylarını ve neler yaptığını açıkladı.
Bootcamp Olayı
Eylül’ün başında Bootcamp için İstanbul’a 1 aylığına gideceğimiz söylendi. Bende sadece bilgisayar kasamı ve birkaç parça eşyamı alıp İstanbul’a gittim. Bootcamp için ayarlanılan evin hazırlanması biraz uzayacağından otele yerleştik. Parla bize oranın bir espor merkezi olduğunu ve orada oynayacağımızı söylemişti. Oraya gittiğimizde ne bilgisayarlar oynamaya müsait ne de konum olarak ulaşımı rahat bir yerdeydi. O yüzden o hafta izin verildi. 1 hafta sonra Bootcamp evine gittiğimde sadece şok olmuştum çünkü evin içi bomboştu. Yatakları, masaları, tuvalet ve eşyaları her şeyi biz kurduk. Günlerce perdesi bile olmayan camın önünde, güneş ile birlikte uyanıp pracc atmaya kalktım tek kelime dahi etmedim.
Bootcamp olayları sonrası evde nasıl enfeksiyon kaptığını ve uzun süren hastalık sürecini anlattı.
Enfeksiyon Nasıl Kaptım?
Evde ayakkabıyla gezdiğimiz ve dışarıdan yemek yediğimiz için ev kirden geçilmiyordu. Parla bizi bomboş bir eve getirdiği için doğal olarak temizlikte bize kalmıştı. Hijyenden bu kadar uzak bir yerde olan oldu ve ben boğaz enfeksiyonu kaptım. Yurtdışından geldiğim için telefonumu vergi dairesinde kayıt ettirmem gerekiyormuş ben bunu bilmiyordum ve son gün devletten gelen mesajla öğrendim. O yüzden Bootcamp boyunca hiç telefonumu kullanamadım sadece Wifi’ye bağlandığım da internetimi kullanabiliyordum. 1 hafta antibiyotik vs kullandım. Kendimi gayet iyi hissetmeye başlamıştım. Bir gün pracclardan sonra kendimi kötü hissettim, gidip yatağa uzandım. Bir saat sonra çok fazla ateşim çıkmıştı ve inanılmaz derece karnım ağrıyordu yatağımdan kalkabilecek durumda değildim.
Ruxic oda arkadaşımdı ve ona gidip Afronfire‘a yani koçumuza yataktan kalkamadığımı ve hastaneye gitmem gerektiğini söylemesini istedim. O da bana tamam deyip koça bunu ilettiğinde koç ”İsmet’e de ki ben de hastayım.” diye söyleyip yatma kararı verdi. Ben bunu duyunca sinirlenip montumu alıp kendimi dışarıya attım. Güvenliğe kadar inip adama abi telefonum yok dışarı çıkıp taksi arayabilecek durumda değilim. Bana yardımcı olman lazım dediğimde de hemen yardımcı oldu ve taksi aramaya başladı. Daire numaramı söylediğimde diğer arkadaşlarımın nerde olduğunu sordu. Ona durumu anlattığım da güvenlik bile şaşırarak böyle şeyler nasıl oluyor aklım almıyor cidden dedi bana. On dakika sonra güvenlik taksi buldu. İstanbul’a hayatımda ilk defa gelmiş olduğum halde, telefonum olmadığı ve hiçbir yer bilmediğimden, taksiciden beni en yakın hastaneye götürmesini istedim. Taksiye bindikten bir kaç dakika içerisinde zaten kendimden geçmiştim. Bir süre sonra yarı baygın halimle Allahtan taksici insaflı birisi çıkmıştı ki gözümü hastanede açtım. Beni yatırıp iki tane damar yolu açtılar. Daha sonrasında kan tahlili sonucunda, enfeksiyonun geçmediği ve hala kanımda olduğunu öğrendim.
Draven, Afronfire ile yaşadığı olay sonrası Parla CEO’su Onuralp Mehmet Kurt ile yaptığı görüşmeden bahsetti.
Takım Sahibi ile Yaptığım Konuşma
O akşam eve gittiğimde sinirle ve duygusallıkla Onuralp Mehmet Kurt‘u yani takım sahibini aradım. Ona olanları anlatıp artık Afronfire‘ın yüzüne bakmak istemediğimi, bu rezilliğe katlanamayacağımı söyledim. O bana bu konuyu tartışıcaklarını, beni özel hastaneye götüreceklerini ve geçici telefon ayarlayacaklarını söyledi. Ben de ona bu konuda güvendim. Ertesi gün Afronfire gelip ” Ben de 48 saat uyuyamamıştım kişisel algılamıyorsun değil mi?” deyip beni geçiştirdi. Konuyu, 48 saat uyuyamamış olması kendince beni umursamaması için yeterli bir sebep haline getirmişti. Ben yine de hastalığıma rağmen çalışmayı kesmememizi istedim ve sadece o gün 2 pracc atıp ondan sonra normal düzenimize devam ettik. Kullandığım ilaçlardan dolayı fiziksel sağlığım yerinde değildi ve karın ağrılarımın yanı sıra çokça kez tuvalete çıkmak zorunda kalıyordum. Her pracc en az 5-6 roundu benim yerime koç oynamak durumunda kalıyordu. Bu da bir haftadan fazla böyle devam etti ve sonuç olarak Bootcamp boyunca maalesef sağlıklı ve verimli bir zaman geçiremedim.
Parla ile kaçırdıkları Red Bull turnuvasının kasıtlı yapıldığını ve sabotaj olduğunu değerlendirdi.
Red Bull Turnuvasına Katılamadık
Red Bull turnuvasına kayıt olacağımız gün ne hikmetse normalden çok daha fazla random takımlarla pracc atıldı. Ayrıca takımdan sadece Afronfire ve menajerimiz turnuva kayıt saatini biliyordu. Buna rağmen tam turnuva kayıt saati açıldığı vakit her zaman Whatsapp Web’i açık ve telefonu önünde olan Afronfire‘ın telefonu şarjda ve Whatsapp Web’i ise kapalıydı. Menajer ne yapsa da ona ulaşamadı ve bu sefer bizim Whatsapp grubumuza yazdı. Ben bunu görüp takıma söyledim ama artık iş işten geçmişti ve kayıt için geç kalmıştık. Bu durum yüzünden menajerimiz az kalsın işinden olacaktı. Anlayacağınız talihsiz(!) bir durum yaşandı eğer tesadüf olduğuna inanırsanız tabii. Afro’nun menajerin arkasından farklı, yüzüne karşı farklı konuştuğunu bildiğimden dolayı bu olayın tesadüf olduğuna çok da inanamadım. Ayrıca sarhoşken eğer Parla patlarsa hangi takımlarla çoktan planı olduğunu anlatıp ”Bunları anlatmamam gerekiyordu aslında.” diye gülen birisi kendisi. Doğal olarak ben de tesadüf olduğuna inanamadım ve takımda olmasını istemediği kişileri çıkartmak için neler yaptığını görmüş oldum.
Red Bull olaylarından sonra ve ESA Open Fire Turnuvası öncesi katıldıkları random turnuvayı kaybetme sebebini açıkladı.
Random Bir Turnuvada Kaybedişimiz
ESA Open Fire Turnuvası öncesi bizi random bir turnuvaya soktular. Bu turnuva da Icebox haritasında oynadık ve 13-3 kaybettik. Afronfire her oyuncunun maçın tekrarını izleyip kendi gördükleri hataları yazmalarını istedi. Maçın tekrarını izlerken çok garip bir şey ile karşılaştım. Sesim Discord üzerinden Afronfire tarafından neredeyse duyulamayacak kadar kısılmıştı. Doğal olarak bunu gördüğüm zaman ona sorma gereği hissettim ve karşılığında bilmiyorum cevabını aldım. Tahmin ettiğim gibi benim de arkamdan kuyumu kazmaya başlamıştı. Menajerimiz ise ”Ben de turnuva zamanı buradaydım, Afro kulaklık takmıyordu ben senin sesini duyuyordum” dedi. Bilmediği şey ise Afro’nun gidip Onuralp’e ”Maç tekrarını izlediysen İsmet’in sesinin çıkmadığını görmüşsündür.” dediğinde, o orda olmayacaktı ve bunu diyemeyecekti. Maçın 13-3 lük bir skor ile bitmesi 12 roundluk ct’nin 5’inde entry’i almama rağmen benim PASİF oynamam yüzünden kaybettiğimize bağlandı. Bu noktada da ben olacakları çok net bir şekilde anlamaya başladım.
Yaşanılan olaylardan sonra Parla CEO’su Onuralp Mehmet Kurt ile konuşan Draven ayrıca Takım Menajeri ile özel olarak konuşmak istediğini belirtti.
Menajer ile Yaptığım Konuşma
Menajer ile özel olarak konuşmak istedim. Zaten arkamdan kuyu kazılmaya başlandığını anlamıştım ancak bunu sadece Afronfire mı yapıyordu bilmiyordum. Menajere olanları anlattığımda ise ”Afro gelsin bu durumu konuşalım dedi.” Ben bu duruma karşı çıktım. VALORANT üzerinden benim hatalarımı doğru veya yanlış bir şekilde söyleyip konuyu benim kötü oynadığıma getirecekti. Tahmin ettiğim gibi de öyle oldu. Hatta Afro bana ”Senin için demiyorum ama kötü oynayan insanlar farkındalık yaratmak için gidip takımla konuşurlar” dedi. Ben de bu durumu netleştirmek için ”Bana yarın gidiyorsun deseniz gram umurumda olmaz” dedim ve gittim. Nedeni ise benim burada kalmak için yalana başvurmamı veya buraya muhtaç olmadığımın çok net anlaşılmasını istedim. Ben buradaydım çünkü bu iş benim hayalimdi ve ben hayalimin peşindeydim. Söylediği şeylerin neredeyse hiçbirinde doğruluk payı yoktu, hemen hemen hepsinde aklına geleni söylüyordu. Bunun sebebi ise kendisi dışında oyunu bilen başka bir kişi daha olmamasıydı. Beni asıl kuşkuya düşüren şey zaten buydu. O günün akşamı evdeki herkes ikişer ikişer dışarı çıkmaya başladı ve ben hariç herkes evden çıkmıştı. Onuralp ile toplantı yapmaya gittiler. Ben hariç herkes oradaydı. O toplantı sonrasında Onuralp beni yedeğe çekmeye karar verdi. Gerçekten Afro’nun söylediği şeylere nasıl inandı, benim nasıl kendimi kurtarmak istediğimi düşündü anlam veremedim.
Menajer ile Yaptığım Konuşmadan Bir Gün Sonra
Sonraki gün Takım Menajeri ile yemeğe çıktım. Bana yedeğe çekilmediğimi benim yerime oyuncu deneyeceklerini ama turnuvaya az zaman kaldığı için büyük bir ihtimal benimle gireceklerini söyledi. Üstüne benim takım içinde yaptığım “Ben zaten Londra’ya gideceğim” şakalarının motivasyon düşürdüğünden bahsetti. Ben en başta takıma girdiğimde ”Ya ben Avrupa’ya çıkarım ya bu takım Avrupa’ya çıkar yoksa ben esporu bırakırım” dedim. Yani günün sonunda her türlü eve dönecektim ve olduğum yerden memnun olmasam da gidiyorum ben deyip gidebilirdim. Şakası yapıldığı zaman insanlar gülmeseydi veya rahatsız olunduğunu hissetseydim yapmazdım. Onuralp’in kararları üzerine yedeğe çekildim. Menajere eğer tryouta gelecek oyuncu eve gelecekse ben Ankara’ya dönerim dedim. O da bana ‘‘Merak etme eve gelmeyecek. Sen devam et çalışmaya zaten turnuvaya seninle girecekler” dedi. Ondan sonraki gün bir anda oyuncunun eve geleceğini öğrendim. 2 saat sonrasına uçak bileti alıp eşyalarımı topladım. Menajer benden klavye ile mousemi bırakmamı istedi ve parasını ödeyeceğiz sana dedi. Ben takımdaki oyuncularla bir problemim olmadığı için boş yere onlara zarar vermek istemedim ve kendi mouse ve klavyemi bıraktım.
Yaşanılan olaylardan sonra Ankara’ya geldiğinde takımdan çıkarıldığını ve sözleşmemin fesih edildiğini söyledi.
Olanlardan Sonra Ankara’ya Dönüşüm
Ankara’ya döndüğüm de günlerce bekledim. Günler sonunda Takım Menajeri beni aradı ve telefon elimde olmasına rağmen açamadan geri kapattı. On saniye sonra bana yazıyla takımdan çıkarıldığımı ve sözleşmemin fesih edildiğini söyledi. Yani anlayacağınız sesli bir şekilde bile söylenilmedi. Bu konu da hakkını yemek istemediğim tek kişi Yaman Kargın‘dır. Beni arayıp ”Parla’dan çıksam bile ben seni Ankara’ya getirdim, ev sözleşmeni ve kalan her şeyi ben halledeceğim problem etme” dedi. Kendisi sözünü tutan tek kişi oldu. Böylece espor maceram bu rezilliklerden sonra son buldu. Daha fazla bu saçma işe vaktimi ve kendimi heba etmek istemiyorum. Beni şaşırtan tek şey Onuralp nasıl olup da klavye mouse elinden alınsa sokakta kalacak birisine güvenip de benim Londra’da üniversitemi bırakıp buraya gelmeme rağmen yalan söyleyeceğimi, kendimi kurtarmaya çalışacağımı düşündü. Bunu gerçekten anlamıyorum ve anlayamayacağım çünkü evine gidip saatlerce sohbet ettiğim insan beni bir kere bile aramadı bu durumdan sonra.
Bu iddialara cevap olarak Parla VALORANT takımında IGL rolünü üstlenen Soner Eren Kent’ten geldi.
Unknownpros Kurucusu Taygun Alban VALORANT Esporu Hakkında Düşüncelerini Paylaştı!