Oyun dünyası, giderek büyük paralar getiren bir sektöre dönüştükçe, şirketleşme ve bunun doğrultusunda gelen pazarlama kaygısı da “kaliteli ve oyuncu dostu” bir oyun yapma hedeflerinin önüne geçiyor. Tabii ki bunun için kimseyi suçlayacak değiliz ki bir şeylerin daha iyi hale gelmesi için ekonomi gerekiyor. Oyun ve teknoloji dünyası bu kadar hızlı şekilde gelişiyor ve bize daha güzel oyunlar ve birçok nimet sunuyorsa bunu sektörleşme ve sektörleşmenin getirdiği rekabete borçludur.
İşte bu sektörün zemininde yatan ekonomi giderek büyüyor, oyuna verilen para miktarı arttıkça artıyor, oyun dünyası toplumun farklı kesimlere yayıldıkça farklı ödeme şekilleri de bu dünyaya giriş yapıyor… Daha 10 sene önceye kadar DVD’ler, ondan öncesinde diskler, ondan da öncesinde kasetler sayesinde dağıtılan ve satılan oyunlar bugün internet üzerinden kolayca satın alınıp yine bir bulut üzerinden indirilebilir hale gelmiş durumda. CD kutularının üzerlerindeki resimlerle tanıdığımız konsollar bile giderek kendilerini bulutların içerisine atıyor ve buralar üzerinden indirmeyle oyun dağıtımı yapabiliyor. Oyun satın alımlarındaki bu değişime ise oyuncular giderek ayak uydurmuş ve çok da memnun olmuş durumda.
Son zamanlardaysa yeni bir ödeme şekli giderek yaygınlaşmaya başlamış durumda: Aylık abonelikle oyun oynayabilme sistemleri. Firmalar, çok ucuz fiyatlarla aylık veya yıllık abonelikler satıyor ve bu abonelikler sayesinde oyunculara, neredeyse bütün oyunlarına erişim imkânı sağlıyor. Ayda vereceğiniz yaklaşık 5 dolarla bir firmanın neredeyse bütün oyunlarına erişebilmek oldukça da cazip duruyor. Tabii; tek bir oyuna saplanmak yerine sürekli yeni oyunlar oynamayı seven biriyseniz…
Fakat farklı oyunlar oynamayı sevmek, bu sistemi sevmek için yetmiyor. Zira bir oyuna sahip olmakla, ona bir süreliğine erişim sağlama hakkına sahip olmak çok farklı şeyler. Oyunlara ayıracak ayrı bir bütçesi olanlar için bu sistem çok da hoş görünmeyebiliyor. Ama bu sisteme, oyun dünyasının en büyük kısmını oluşturan genç nüfus açısından bakarsak sağlam ve tutması için hiçbir engel bulunmayan bir sistem olduğu belli oluyor.
Konuya bütçe ve ekonomi açısından baktığımıza göre bir de oyuncu topluluğu açısından bakalım…
Hepimizin bildiği üzere PC ve VR oyuncularının bir numaralı topluluğu ve mağazası Steam’dır. Pek çok firmayı ve serbest yapımcıyı bulunduran bu ortam sayesinde insanlar, istediği firmanın istediği ürünü oyun kütüphanesinde toplayabiliyor. Bu sayede oyuncular her firmanın istemcisini ayrı ayrı indirmek yerine tek bir merkezden oyun oynayıp, sosyalleşiyor… Peki, bu yeni ödeme sistemi oyuncu topluluğunu bölmeyecek mi? Her firma bu sisteme geçtikçe, oyuncular belli firmalara bağımlı olmak zorunda kalmayacak mı?
İşte bunun hakkında soru işaretleri de yavaşça siliniyor. Birkaç gün önce de yazmış olduğum haberde “EA’nın oyun kiralama sistemi olan EA Access’in, Steam’a gelmekte olduğundan” bahsetmiştim. Buna bakınca anlıyoruz ki; bu sistem, oyuncu topluluğunun merkezi olan Steam üzerinden de yapılabilecek. EA’dan sonra kim bilir kaç firma daha kiralama sistemini Steam üzerinden pazarlamaya başlayacak. Belli mi olur, Steam bir gün Playstation oyunlarını da gövdesine alarak krallığını, imparatorluğa çevirir 😀
Peki, topluluğu da hallettik de; Steam’a rakip çıkmaya çalışan şu yeni mağazalar ne olacak? İşte orası muamma. Eğer ki bu yeni kiralama sistemi için bünyelerinde bir şey hazırlayabilirlerse oyun sektöründe daha iyi bir yere gelebilirler. Ama tam tersine Steam’ın bu yeni sisteme geçişiyle bu mağazalar eski sistemde oyun satarak, eski sistemi daha çok beğenen oyuncuların mekânı haline de gelebilir. Bu iş hem şans, hem de pazarlama işidir. Ki firmaların bu tür şeyleri, bizden daha iyi düşünebileceklerine de şüphe yok.
Bu kadar yazının üzerine biraz da oyun oynama vaktim geldi: “Sahibinden az kullanılmış oyununuz var mı? Yok, ben kiracıyım!”