Oynadığımız oyunlar, hikaye yaratıcıları tarafından özel olarak tasarlanıp düşünülerek, çizilerek tüm geçmişi ve geleceği önümüze seriliyor. Aslında oyun ile bağımız sağlanmaya çalışılıyor olabilir. Öncelikle daha önce oyun hikayeleri ve dergiler çıkarıldığı zaman çok ilgimi çekmiyordu. Çünkü hiç bilmediğim bir dünyanın, hiç bilmediğim karakterlerinin birbirlerine neden düşman oldukları anlatılıyordu. Ancak sonrasında hikayeler aslında oyunu birbirine bağlayan anahtarlar olduğu ve oynadığım oyunda bir şeyleri anlamamı sağlayan özellik olduğunu fark ettim.
Bunu fark ettikten sonra şampiyon ve oyun hikayelerini çok dikkatli şekilde takip etmeye başladım. Siz takip ediyor musunuz?
Yone’nin hikayesine gelin beraber bakalım. Babasını küçük yaşta kaybetmiş, ailesini koruma içgüdüsüyle büyümüş katı bir onur ve görev anlayışı olan bir çocuktu.
Yasuo’nun üvey ağabeyi olan Yone’nin Yasuo’da olmayan tüm özelliklerin (saygı, temkin, düşüncelilik) olmasına rağmen aralarından su sızmazdı. Diğer çocuklar Yasuo ile dalga geçiyorlardı ve Yone onu koruyordu.
Yasuo ise sabır yönünde yaşadığı eksiklikleri kararlılığıyla kapatmaya çalışıyordu. Yone köyün meşhur kılıç okulunda çıraklığa başladığı süre içerisinde, henüz çocuk olan Yasuo onun peşine takılmıştı. Öğretmenler öncelikle onu kabul etmemiş olsada kabul edene kadar yağmur altında kapıda bekleyen Yasuo kabul edildi.
Ardından kılıç kullanma konusunda usta olan Yasuo, Üstat Souma’nın yeni çırağı ve özel fedaisi oldu. Noxus işgalinde köyde kalınması söylenen Yasuo köyü terk edip, yardıma gittiği ve yerini boş bıraktığı için geri döndüğünde Üstat Sauma ölmüştü ve sadece görevi yapamamakla değil, cinayetten dahi suçlanan Yasuo hemen harekete geçmezse asıl katilin cezasız kalacağını düşünerek köyden kaçtı. Hem eski dostları hem de Yone Yasuo’nun peşine düşmüştü.
Yone onu bulduğunda, ettikleri onur yemini yüzünden birbirlerine saldırmaya hazırlandılar. Kılıçları sonunda buluştuğunda, Yasuo’nun rüzgâr tekniği Yone’nin çifte kılıçlarına üstün geldi ve kaçak delikanlı, ağabeyini çeliğin tek bir parlamasıyla yere serdi.
Yasuo affedilmek için yalvardı ama Yone’nin son sözleri Üstat Souma’nın rüzgâr teknikleriyle öldürüldüğü ve bunları bilen tek kişinin kardeşi olduğuydu. Sonra Yasuo’yu affettiğine dair hiçbir şey söylemeye fırsat bulamadan son nefesini veriyor.
Ruh çiçeği festivalinde olan şifa ritüellerinin bile kalbindeki yarayı geçireceğini pek sanmıyordu. Yasuo bu festivalde, acısından ve pişmanlığından beslenerek sonunda onu yemek isteyen Azakana adlı habis bir yaratıkla karşılaştı.
Çatışma sırasında aralarına giren maskeli bir yabancı yaratığı korkunç bir öfkeyle hak ettiği gibi yere serdi. Yasuo bu adamı tanıdığını fark etti. Adam Yone‘ydi!
Şimdi Yone tarafından olayları incelememiz gerekirse eğer kardeş ihaneti ve cinayet olayından çok daha öncesine dayanan, aynı ustanın altında birlikte büyüdükleri ve eğitim gördükleri bir geçmişleri var. Bu da aralarında benzerlikler bulunmasının kaçınılmaz olduğu anlamına geliyor.
Yasuo’nun oynanma oranı azaltılmak isteniyordu. LoL’de en çok oynama oranına sahip olan şampiyon olan Yasuo ile benzer özelliklere sahip başka bir şampiyon yapmak, alternatif sunmak, şampiyon çeşitliliğini arttırmak ve farklı hissiyat sunacağı düşünülüyor.
Ancak ekip benzerliğin yanında Yone’nin farklı bir karakter olması gerektiğinin farkına vardı. Dahası, onun kardeşinden bambaşka bir noktada durması gerektiğini fark ettiler.
Çizimi yönünde çalışmalar yapılırken, geleneksel Ionia kıyafetleri giydirildiği zaman çok fazla Yasuo’ya benzemiş. Ölümcül bir yara aldığı göstermesi için bandajlar eklenmiş.
Yone’nin amacı nedir?
Yone öldükten sonra kendisini ruhlar âleminde buluyor. Normalde böyle bir durumda, ruhlar bir süre sonra huzura erir. Ama Yone için durum böyle olmadı.
Negatif duygulardan beslenen küçük bir iblis türü olan bir azakana tarafından anında tuzağa düşürüldü. Azakanalar, Evelynn ve Tahm Kench gibi iblislerin daha güçsüz kuzenleridir. Bu ikili arzu ve bağımlılık gibi ilkel duyguların vücut bulmuş hali olsa da azakanalar, kendinden aşırı derecede şüphe etme ve unutulmaktan korkma gibi daha özel, kişisel duyguların vücut bulmuş halidir.
Yone’ye saldıran azakana zaten bir süredir onun peşindeydi. Yasuo’yu takip ederken içinde büyüyen negatif duygulardan besleniyordu. Fakat Yone, azakana saldıramadan önce öldü. Ardından ruhlar âlemine vardığında azakana bunu bir fırsat olarak gördü ve Yone’nin ruhunu tüketmeye kararlı bir şekilde saldırdı. Yone onu yenmeyi başardı; en azından kendisi öyle düşünüyordu ama bunun çok ağır sonuçları oldu.
Yone ardından bir anda faniler âleminde uyanıyor. Suratında, az önce alt ettiği azakananın biçiminde bir maske bulunuyor ve maskenin içerisindeyse hapsolmuş bir şekilde iblis.
Ama Yone’nin bedeni ele geçirilmedi. Bildiği kadarıyla azakananın onun üzerinde hiçbir hükmü yok. Rhaast ve Kayn’ın aksine aralarında herhangi bir bağ yok. Ama bu, güçlerinin bir kısmını edinmediği anlamına gelmiyor.
Yone, gerçek anlamda ruhunu bedeninden ayırarak, fani bedenden ayrılıp kısa bir süreliğine ruhlar aleminde hareket ediyor. Bunun adı Özgür Ruh olarak öne çıkıyor. Fakat bu Zed ve Leblanc gibi istediği zaman geri dönebilme şeklinde değil, süresi dolunca dönüş yapma şeklinde gerçekleşiyor.
Neden ölmesine izin verilmediği konusunu merak eden ve suratına yerleşmiş maske hakkında endişelenen Yone, kendi kaderindeki gizemi çözebilmek için azakanaları avlamaya başladı. Doğalarını ve gerçek adlarını öğrendiği iblisleri boşta duran maskelerin içine hapsedebileceğini keşfetti ve şimdiyse kendi azakanasının adını öğrenmeye çalışıyor.
Yone artık sadece gerçeği kovalıyor. Başka hiçbir şeyin anlamı yok.